Yükselen Aşırı Sağ’a Karşı Alternatif Olarak Radikal Sol

Yusuf ERTUĞRAL
The leader of Britain’s opposition Labour Party, Jeremy Corbyn, delivers a speech at the official launch of Labour’s local election campaign in Manchester, Britain, March 22, 2018. REUTERS/Phil Noble

Yusuf  Ertuğral

Siyaset bilimci Pierre Ostiguy, Popülizm ortak bir tanımlama ve sınıflandırma yapmanın neredeyse düşük bir ihtimal olduğu konusunda dikkatleri çekerken (Ostiguy, 2018, s. 47), Jan-Werner Müller Was ist Populismus? (Popülizm nedir?) çalışmasında popülizme dair yapılan pek çok farklı tanımlamanın ve açıklamalarının aslında kısır bir döngü olduğunu belirtir. Ayrıca Müller, Popülizm’in yazılı bir doktrinin olmadığını, belirli bir iç mantığı olan bir belirgin iddialar bütünü olduğunu altını çizmektedir (Müller, 2017, s. 24).

Avrupa Aşırı Sağı üzerine kapsamlı araştırmalarıyla tanınan, aynı zamanda akademik sahada Popülizm kavramı adına yapılan analiz çalışmalarında bütünlük sağlamak amacıyla en fazla atıf yapılan siyaset bilimci Cas Mude, popülizmi tanımlarken; toplumu ‘saf insanlar’ ve ‘yozlaşmış elitler’ olarak iki zıt homojen gruba ayıran ve politikanın halkın isteklerini temel alması gerektiğini düşünen merkezi zayıf bir ideoloji olduğunu savında bulunur (Karabel, 2018).

Radikalleşme ve Popülizm konusunda önemli araştırmalarda bulunan siyaset bilimci Ayhan Kaya, Mude’nin savına katılmayarak ‘popülizm’in bir ideoloji olmadığını, aksine siyasilerin ana ideolojilerine (Faşizm, Sosyalizm, İslamofobizim, İslamizim) ek olarak kullandıkları bir stil, strateji veya söylem olduğu önermesinde bulunur. Kaya, söz konusu önermesinde; hangi ülke hakkında konuşursak konuşalım popülizm konusunu anlamaya çalışırken o ülkeyi doğrudan topyekûn şekilde ele almak suretiyle genel geçer birtakım saptamalar yapmanın son derece yanlış olduğunun altını çizmektedir. Örneğin, önermeler arasında Almanya’da aşırı sağ popülizm, Avrupa’da aşırı sağ popülizm yükselişi denmesi sorunlu bir önermedir. Kaya, bunun yerine yerel olan bağlamlara bakmak gerektiğini çünkü o yerele özgü bir takım sosyo-ekonomik, psikolojik ve politik meseleler olduğunu işaret etmektedir. Kısacası, aşırı sağ yükselişi, örnek gösterilecek her bir ülkeyi analiz eden çalışmalarda merkez-çevre bağlamında düşünüldüğü zaman merkez-çevre karşıtlığının ve rekabetin olduğu gözlenebilmektedir (Kaya, 2018).

Bulgaristanlı Siyaset Bilimci Ivan Krastev de The Populist Moment adlı analizinde; yaşadığımız çağın “Popülizm Çağı” olarak adlandırılmasına rağmen, yapılmaya çalışılan tüm tanımların ve yapılan analizlerin tam netlik taşımadığını altını çizmektedir (Krastev, 2007).

Son iki yıldan bu yana küresel ölçekte yaşanan iki önemli olay, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve özellikle Avrupa’da Aşırı Sağ’ın gücünü artırarak etkilerini hissettirmektedir. İlki, Haziran 2016 yılında Birleşik Krallık’ta yapılan Brexit referandumu sonuçlarının halen oluşum aşamasında ancak küresel olarak etkisini hissettirmesidir. Diğer etki ise; Brexit referandumun hemen ardından Kasım 2016’da ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinde Donald John Trump’un seçilmesidir (Appadurai, 2017, s. 26).

Söz konusu bu iki olayın “Büyük Gerileme” algısının oluştuğunu işaret eden İtalyan Siyaset-Sosyoloji bilimci Donatella della Porta; 1972’de  Jean-Marie Le Pen tarafından kurulan Ulusal Cephe (Front National) (FN) partisinin etkisi ve Fransa’daki gelişmelerin, Almanya için Alternatif Parti (Altenative für Deutschland) (AfD) kuruluşundan çok kısa bir süre içinde yükseldiğinin; Avusturya, İskandinav ülkeleri, Polonya ve Macaristan’daki gelişimlerin bu algıları desteklediğinin altını çizmektedir (Porta, 2017, s. 55).

Almanya’da PEGİDA[1] (Patriotische Europäer Gegen Islamisierung Des Abendlandes), Birleşik Krallık’ta İngiliz Englisch Defense League (İngiliz Savunma Birliği), Fransa’da Bloc Identitaire (Kimlik Bloku) ve İtalya’da önce siyasi bir hareket olarak doğan sonra partileşerek bazı seçimlere giren Casa Pound gibi hareketler, toplumsal hareket olarak ortaya çıkan sağ politikalara örnek gösterilebilir. Söz konusu örneklerde görüldüğü gibi, Aşırı Sağ’a kayışın kapsamlı bir şekilde analiz edebilmesi için siyaset ve sosyal bilimcilerin elinde halen çok az ampirik veri bulunuyor olsa da (Porta, 2017, s. 53) bir şablon çıkarmak adına bir takım bağlantılı sorular sorarak başlayabiliriz.

İlk olarak, bu çalışmamın temel amacı ve araştırma çıkış sorusu; Avrupa’da yükselen aşırı sağ Popülizme meyleden kitlelerin bu eğilimlerini besleyen motivasyonun neler olduğunu incelemek olacaktır. Söz konusu araştırma sorusunun cevabı olarak, Avrupa’da Aşırı Sağ hareketlerin asıl kaynağının neoliberal ekonomik politikaların küreselleşme ile birlikte sosyo-ekonomik sorunlara nasıl yol açtığı incelenirken, bunun yansıması olan popülizm’in genel kabul görmüş ortak bir tanımı yapılmaya çalışılarak Avrupa’da son güncel gelişen Aşırı Sağ ve Radikal Sol hareketlerin genel örnekleri incelenecektir. Ayrıca, neoliberal düzenin yol açtığı kriz ve bunun yansıması ile sosyal tabanda oluşan memnuniyetsizliğin farklı siyasal biçimlerde ortaya çıkmasına örnek olarak; Güney Avrupa’da Sol’un radikalleştiği ve tepkisini (örgütlenmiş) toplumsal hareketler şeklinde yansıtırken, Batı ve Doğu Avrupa’da ise sağda yeni partiler olarak tepkilerin vücut bulduğu gösterilmeye çalışılacaktır.

Çalışmanın ikinci bölümünde ise; ilk bölümde değinilen Aşırı Sağ’ın yükselişine alternatif soldaki (Güney Avrupa’daki) hareketlerin PODEMOS ve SYRİZA gibi çıkışları ve başarısızlıklarının nedenlerine kısaca değinildikten sonra, aşırı sağ ve radikal sol (popülist) hareketlerin etkilerine kayıtsız kalamayan farklı bir ülke olarak Birleşik Krallık’ta Jeremy Corbyn liderliğinde ideolojik dönüşüm yaşayan Sol’un temsilcisi İngiliz İşçi Partisi (Labour Party) (LP) örneği incelenecektir.

Zira Avrupa’daki radikal sol’un temsilcileri olan PODEMOS ve SYRİZA örneklerinden görüleceği gibi, toplumsal hareket olarak doğarak organize olmaları ve ardından  partileşerek iktidara gelmelerinin ardından yerleşik düzen partilerin baskısı ile alan hâkimiyetlerini kaybederek halk üzerindeki motivelerini yitirmelerinin aksine, düzen partisi olan LP’nin yeniden yapılanmasında hem parlamentoda hem de ‘sokak’ta toplumsal hareketi başarılı bir biçimde konsolide etmesi gerek neoliberalizme ve gerekse  yarattığı krizden çıkış stratejilerine karşı mücadelenin nasıl verilebileceği konusunda aşırı sağa karşı alternatif analiz çalışmaları için önemli bir laboratuvar sunmaktadır. Devamını okumak için…

[1] PEGİDA’nın Türkçe açılımı “Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar” şeklinde yapılabilir.

Total
0
Shares
Previous Post

Avrupa’da Yükselen Popülizm, Almanya ve Türkiye ile İlişkilere Yansımalar

Next Post

Popülist Politikaların Gölgesinde Kalan Hukuk

Related Posts