Batı, Rus ekonomisini neden çökertemedi?”

Arda AKGÜL

Uygulanmayan petrol fiyatı tavanından kural tanımayan ülkelerin bir araya gelmesine kadar Moskova, Batı’nın zayıflıklarından yararlanıyor.

Nahal Toosi, Ari Hawkins, Koen Verhelst, Gabriel Gavin ve Kyle Duggen tarafından yazılmıştır.

Petrol geliri kesildi, oligarkların mal varlıkları donduruldu, silahlara erişim engellendi. Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya savaş açtığından beri Washington, Brüksel ve diğerlerinden tarihi bir ceza yağmuruyla yüzleşiyor. Geneli ekonomik yaptırımlar olmak üzere bu cezalar Rusya’nın savaşı finanse etmekte zorlanması için kasasını boşaltmak üzere tasarlandı. Cezanın artırılması için hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Avrupa Birliği Rusya’ya karşı bazıları hapisteki muhalif lider Alexei Navalny’nin ölümüyle alakalı olan yeni yaptırımlar açıkladı. Ancak iki yol sonra Rusya’nın ekonomisi toparlandı. Fabrikaları çalışıyor, petrol ve gaz satışları da güçlü bir şekilde devam ediyor, aynı zamanda insanlar tamamen savaşla ilgili şekilde yeniden düzenlenmiş bir sistemle çalışıyor. Vladimir Putin, ekonomik baskılar arttıkça Rus elitlerin kendisine sırt çevireceği yönündeki umutlara ragmen Kremlin’in kontrolünü sağlam bir şekilde elinde tutuyor.

Peki neden uluslararası yaptırımlar neden Rusya’nın Ukrayna’dan çekilmesine sebep olamadı? Bu soru, genellikle politik irade ve teknik kabiliyet şeklinde iki cevap içeriyor. Yasallık, finansal ve hatta askeri kaynaklar; ister mal varlığı dondurulan Rus vatandaşlarının açtığı davalar isterse ticaret limanlarına müfettiş görevlendirmek olsun, çeşitli cezaları uygulamak için gerekli. Ancak Rusya’ya karşı mücadele eden ülkeler her zaman aynı odağa, finansmana veya kurallara sahip olmadığından, uygulama müttefikler arasında dengesiz hale geliyor. Bir hükümetin diğerine Rus mallarını almasını durdurması için baskı yapması eğer o hükümet ülkenin diğer alanlarda işbirliğine ihtiyaç duyması halinde politika bu durumu daha karışık hale getiriyor. Washington, Hindistan gibi Çin’e karşı durma potansiyeli olan bir ülkeyi zorlamak; Brüksel ise Türkiye’yi Orta Doğu’da yabancılaştırmak istemiyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin devlet işleri ekonomik analisti Kim Dorovan, “Yaptırımlar ve diğer ekonomik ölçütler tek başına bu savaşı kazanamaz. Kısa vadede bu araçların ne başarabileceğine dair beklentimizi yönetmemiz gerekir.” dedi.

Ağır yaptırımlar silsilesi ayrıca Rusya’yı da içeren Batı’nın sivil projelerini sorgulatıyor. Ancak bu çabanın mimarları, Rus ekonomisinin ağır hasar gördüğüne dikkat çekerek ve Kremlin’in ekonomiyi ayakta tutmak için yaptıklarının uzun vadede işe yaramayacağını savunarak sabırlı olunmasını tavsiye ediyor, baskı kampanyasının ihracat kontrolleri gibi bazı unsurlarının etkisinin tam olarak ölçülmesinin yıllar alabileceğini de ekliyor. Bunların yanı sıra, Biden yönetiminden resmi bir uzman, diğer şeylerin yanında Rusya’nın likidite ile ayakta kaldığını ve varlıkların sosyal dengeyi etkileyebilecek şekilde savaş ekonomisine aktarıldığını işaret ediyor. Bu hassas konu için anonim kalmak isteyen yetkili, “Bu stratejiyi ne kadar sürdürebileceklerine bakarsak, kısıtlı zamanları var ve bizim hedefimiz bunu daha zor hale getirmek ve adımlarımızı onların bu stratejisini sürdüremeyecekleri noktaya götürmek.” Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Adrienne Watso, “Rusya’yı Ukrayna’daki savaştan sorumlu tutmaya kararlıyız ve ortaklarımızla koordinasyon içinde büyük bir ekonomiye şimdiye kadar uygulanan en büyük yaptırım ve ihracat kontrollerini uygulamaya koyduk” sözleriyle bu önlemlerin büyük bir etkisi olduğunda, Rusya’nın savaşma va savaşı finanse etme kabiliyetini düşürdüğünde ısrarcı. Watson, “Rusya’yı Ukrayna’daki acımasız ve yasadışı savaşından sorumlu tutmaya kararlıyız ve ortaklarımızla koordinasyon içinde büyük bir ekonomiye şimdiye kadar uygulanan en büyük yaptırım ve ihracat kontrollerini uygulamaya koyduk” dedi. Yaptırımların etkisini savunurken bile diğer üst düzey yetkililer ekonomik yaptırımların sınırlarını kabul ettiler.

Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo yeni yaptırımlar açıklanmadan önce gazetecilere yaptığı açıklamada “Yaptırımlar Ukrayna’yı zafere taşımak için tek başına yeterli değil, bunun tek yolu Parlamento ve Kongre’nin onlara mali kaynak ve aynı zamanda kendilerini savunmaya devam etmeleri için ihtiyaç duydukları ekipmanı sağlamasıdır” dedi. Bu arada Rusya’nın ekonomik işleyişinin ne zaman duracağı ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı sürdürmeye teşvik edilip etmeyeceği de merak konusu.

Yazının devamında Rusya’yı engelleme kampanyasının henüz başarıya ulaşamamasının bazı temel nedenlerine daha derin bir bakış atacağız.

Dengesiz yaptırımlar

ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya karşı kullandığı belki de en kritik araç bilinen anlamıyla ekonomik yaptırımlardır. Bu cezalar genellikle bireyleri, şirketleri ve devlet kurumlarını hedef alır; ayrıca, bir ülkenin varlıklarının çoğuna ev sahipliği yapan merkez bankası da dahil olmak üzere finansal kurumları da böylelikle yaptırıma maruz bırakır. Diyelim ki X ülkesi bir Rus oligarkına mali yaptırım uyguladı, bu genellikle X ülkesi birimlerinin bu oligarkla iş yapamayacağı ve oligarkın X ülkesindeki varlıklarının dondurulduğu anlamına gelir.

ABD’nin denizaşırı kuruluşlara ekonomik yaptırım uygulama konusunda uzun bir mazisi var ve çok sayıda kişi ve şirket ABD Doları kullanarak iş yaptığı için Washington’un eli bu alanda uzun. Yaptırımı delenler potansiyel olarak cezai suçlamalar, ağır para cezaları ve dondurulmuş varlıklarla karşı karşıya kalır. Ancak ABD’nin yaptırımları delenlerin izini süren yasaları, kaynakları ve Hazine Bakanlığı’nın Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi gibi devlet organları da var. Diğer ülkeler daha kırılgan sistemlere sahiptir ve ihlalcilerin ellerinden kaçmasına izin verme olasılıkları daha yüksektir. Dışişleri Bakanlığı’nda eski bir üst düzey yetkili olan ve şu anda Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi’nde görev yapan Edward Fishman, “Şahsen İtalyan yetkililerin yaptırımların uygulanması konusunda ne kadar iyi olduklarını bilmiyorum. Bence İtalyan bankaları kendi düzenleyicilerinden çok ABD’deki OFAC ve Adalet Bakanlığı’ndan korkuyorlar” dedi. Geçici çözümleri caydırmak için Washington giderek daha fazla “ikincil yaptırımlara” yöneliyor. Bu, ABD’nin yaptırım uygulanan Rus kuruluşlarıyla iş yapan yabancı merkezli kuruluşları cezalandırmasına olanak tanıyor. Aralık ayında Başkan Joe Biden, diğer hususların yanı sıra, yabancı bankaların Rusya’nın askeri sanayi sektörleriyle iş yapmaları halinde ABD finans sistemine erişimlerini kaybetmelerine neden olabilecek bir kararname yayınladı. Hazine Cuma günü bu yetki kapsamında aralarında Çin, Sırbistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Lihtenştayn’ın da bulunduğu 11 ülkedeki 26 kuruluşu hedef alan ilave yaptırımlar açıkladı. Önlemler, yönetimin Putin’e karşı stratejisinde agresif bir genişlemeye işaret ediyor ve kurallara uymak için bankaları tüm sektörlerden el çektirmeye yönelik de olabilir.

ABD’nin bazı müttefikleri ikincil yaptırımları, yaptırımlara tabi olmayan üçüncü tarafları da etkileyebileceği için Washington’un yetkilerini aşması olarak değerlendiriyor. Yine de bu önlemler, ABD’nin İran’ı hedef almak için uyguladığı ve yabancı bankaları herhangi bir İran bankasıyla yaptıkları her türlü işlemden dolayı cezalandıran kurallar kadar katı değil. Bu boşluk, yaptırım uygulanan Rus bankalarıyla enerji ile ilgili işlemlere izin veren bir muafiyet oldu. Bu durum küresel enerji piyasalarında büyük çalkantıların yaşanmasını engelledi ancak Rusya ekonomisine önemli miktarda sermaye akışının devam etmesini de sağladı. Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo Adeyemo, “Rusya’nın petrolünün bir kısmını kestiğimiz bir yerde olsaydık ve fiyatlar yükselseydi, potansiyel olarak daha az petrol satarak daha fazla para kazanabilirlerdi” açıklamasında bulunarak muafiyetin uzatılıp uzatılmayacağına dair bir karar alınmadığını söyledi ancak bu hamleyi, Rusya’nın petrol gelirlerini baskılarken Rus enerji ihracatına bağımlı gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz bir etkiyi önlemeye yönelik genel bir stratejinin parçası olduğunu savundu.

AB de yaptırım şartlarını diğer ülkelere genişletmek için çaba sarf ediyor. Brüksel, yaptırımlardan sorumlu elçi David O’Sullivan’ı, daha sonra bloğun yaptırım planına katılacaklarını umarak, dış hükümetlere yaptırımdan kaçınma ve atlatma kanıtlarını sunmak üzere gönderiyor. Brüksel’in Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi’ne cevabı belirtiyor ki Ayrıca yaptırımların uygulanmasını denetlemek üzere AB çapında bir otorite oluşturma fikri de gündemde  Ancak sorumluluk almanın ne kadar hassas bir konu olduğu düşünüldüğünde, Avrupa hükümetlerinde bunun gerçekleşmesi biraz zaman alabilir. Uluslararası bir düşünce kuruluşu olan RUSI Europe’un Mali Suç ve Güvenlik Çalışmaları Merkezi Direktörü Tom Keatinge, “Meydan okumaya hayranlık duymanın zamanı geçti. AB’nin, dünyanın en büyük ticaret bloğu olduğu düşünüldüğünde ABD’den daha fazla çekebileceği kaldıraç var, o da ham ekonomi. Mesele sadece bu gücün nasıl kullanılacağı.” yorumunda bulundu.

İhracatın kontrolden çıkışı

Rusya’nın savaş için yüksek teknoloji ürünleri ihraç etmemesini sağlamak için ihracat denetimi kullanmak özellikle zor olmuştur. İhracat denetimleri, Rusya’nın mikroçipler gibi belirli ürün türlerine erişimini sınırlamak üzere tasarlanmıştır. Bu tür ürünler genellikle “çift taraflı”, yani hem sivil hem de askeri amaçlar için kullanılabilirler. Ordu lojistiği için kullanılabilen kamyon ve kamyonetler ya da savaş alanında Rus füzeleri ve insansız hava araçlarında bulunan yarı iletkenler buna örnek olarak verilebilir.

Rusya’nın ihracat kontrollerini atlatması için oldukça kolay iki yol mevcut. Bunlardan ilki bir sevkiyatın Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin gibi bilinen bir üçüncü bir ülkede yeniden etiketlenmesini gerektiriyor  Örneğin BAE’deki bir müşterisine çip satan Batılı bir şirketin şu anda malların nerede kullanıldığını takip etme yükümlülüğü yok. Gümrük ofisleri de bu tür bir takip için yeterli kaynağa sahip değil. İkincisi ise bir sevkiyatın Rusya üzerinden Orta Asya ya da Güney Kafkasya’ya gidecekmiş gibi gösterilmesi, ancak daha sonra ürünlerin Rusya’dan hiç çıkmamasıdır. Bu durum geçen yıl Finlandiyalı bir şirketin Kazakistan’daki bir havaalanına radar ekipmanı satmasıyla yaşandı, Rusya’ya kamyonla gönderildiği tahmin edilen ekipmanın hedefe ulaşıp ulaşmadığı halen belli değil.

Asıl zorluk uygulamada yatıyor. Eski bir Ticaret Bakanlığı yetkilisi olan ve şu anda Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde çalışan Bill Reinsch, “Bu bir kedi-fare oyunu. İsim değiştiren, iflas eden, A tarafından B’ye, C tarafından D’ye mal aktaran ve sonunda Rusya’ya ulaştıran şirketlere ayak uydurmak sürekli bir mücadele gerektiriyor.” yorumunda bulundu. New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Kasım ayında yayınladığı bir rapora göre, ihracat kontrol ihlalleri için ABD’de verilen para cezaları, yabancı yolsuzluk gibi 1 milyar doları aşan suçlamalarla kıyaslandığında “çerez parası” gibi kalıyor. Bu nedenle şirketler daha büyük potansiyel cezalarla karşı karşıya kaldıklarında ihracat kontrollerine daha az odaklanabilirler. ABD Ticaret Bakanlığı’nın İhracat Uygulamalarından Sorumlu Sekreter Yardımcısı Matthew Axelrod, geçtiğimiz ay ABD’nin Rusya, Çin ve İran’a yönelik ihracat kurallarını ihlal eden şirketlere daha da ağır cezalar vermenin eşiğinde olduğunu söyledi. Axelrod, “İleride daha büyük çaplı kurumsal kararlar görmeyi bekleyebilirsiniz” dedi. Ticaret Bakanlığı bu yaptırımlar hakkında daha fazla yorum yapmaktan kaçındı ancak Cuma günü yaptığı açıklamada ihracat kısıtlamalarına tabi yabancı kuruluşlar listesine yaklaşık 100 kişi veya şirket daha eklediğini duyurdu ve bu kısıtlamanın Rus ordusuna fayda sağlayabilecek malları elde etmesini zorlaştırabileceğini savundu. Birçok ABD’li milletvekili, çift taraflı mallar üzerindeki kısıtlamaları uygulamakla görevli Sanayi ve Güvenlik Bürosu’nun ihracat kontrolü için kaynakları arttırmak istiyor. Ancak siyasi tıkanıklık ve yaklaşan ABD genel seçim takvimi yasama sürecini geciktirebilir.

Kaçınma ekseni

Rusya, Ukrayna’ya karşı kullanmak üzere silahlar da dahil olmak üzere ürün satın almak, satmak ve taşımak için halihazırda Batı ile anlaşmazlık içinde olan diğer ülkelere yöneldi. Donovan, ” Rusya ya da İran; bir dereceye kadar Çin ve Kuzey Kore, yani düşmanlar, hepsi birlikte çalışıyor” dedi. Putin’in savaşa girmesinden bu yana, özellikle Rusya ve Çin hem ekonomik hem de diplomatik olarak gelişen bir ortaklığın sinyallerini verirken Pekin sık sık Birleşmiş Milletler’de Moskova’yı hedef alan bazı kararları desteklemeyi reddetti.

Çin, başka ülkelerden uzak durduğu için Kremlin’in sunduğu indirimlerden faydalanarak Rus petrolü alımlarını önemli ölçüde arttırdı. Washington’daki Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi’nin bir değerlendirmesine göre Çin, Moskova’ya kritik teknolojiyi de muhtemelen sağlıyor. Buna savaşın bir parçası olarak kullanılabilecek mikroelektronik bileşenler de dahil olabilir. Hazine Bakanlığı’ndan Adeyemo, ABD’nin Rusya’ya verdiği destek konusunda Çin hükümetiyle doğrudan temas kurmaya devam ettiğini söyledi. Adeyemo, “Giderek daha fazla sayıda Çinli özel sektör firmasına ve bu üçüncü ülkelerdeki özel sektör firmalarına doğrudan giderek, onlara bir seçenekleri olduğunu ve peşlerinden gitmek için araçlarımızı kullanmaya hazır olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz” yorumunda bulundu.

Bu arada AB, Pekin’i kızdırmaktan çekinmesi gibi uzun süredir devam eden tereddütlerin ardından bu hafta Çin anakara şirketlerine Rusya’ya çift kullanımlı mallar gönderdikleri için yaptırım uygulamayı kabul etti. Rusya ayrıca, hareketlerini ve sahipliklerini gizleyerek Batı yaptırımlarından kaçma konusunda uzun bir geçmişe sahip olan İran’ın gölge filo gemilerini de kullanıyor. Basında çıkan haberlere, yaptırım analistlerine ve diğer uzmanlara göre bu gemiler Rus petrolü taşıyor. Bu arada iyi silahlanmış dışa kapalı bir devlet olan Kuzey Kore de Moskova’ya füze ve topçu mühimmatı tedarik ediyor.

Rus ürünlerini satın alan her ülke Ukrayna’nın Washington ve Brüksel’deki müttefiklerinin düşmanıdır anlamı yoktur. Örneğin Hindistan, Rus petrolü alımlarını arttırsa da ABD’nin Yeni Delhi’yi yabancılaştırmaya pek niyeti yok. Hindistan’ın Çin’e karşı bir ortak olmasına ihtiyacı var, bu yüzden Rusya ile ilgili çağrılarını düşük düzeyde tuttu. Başkent merkezli bir düşünce kuruluşu olan American Enterprise Institute’den Chris Miller, “İlk aylarda Rusya ile ticaret ortakları arasındaki ticarette dramatik bir düşüş yaşandı ancak bu ticaret hacimlerinin çoğu toparlandı çünkü ticaret başta Çin olmak üzere Türkiye, Dubai ve diğer ülkeler üzerinden yeniden yönlendiriliyordu.” yorumunda bulundu.

Petrol fiyat sınırı ikilemi

Büyük ekonomilerden oluşan G7 kulübü ile AB ve Avustralya, 2022 yılı sonunda Rus petrolüne eşi benzeri görülmemiş kısıtlamalar getirme, yani satış fiyatını varil başına sadece 60 dolarla sınırlama konusunda anlaştı. Bu hamle, Moskova’yı fosil yakıt akışını sürdürmeye zorlamak, küresel enerji piyasasının istikrarlı kalmasını sağlamak ve ülkenin bu yakıtlardan önemli ölçüde daha az kazanmasını sağlamak için tasarlandı. Başlangıçta bu durum Kremlin’in bütçesini etkiledi ve Rusya’nın savaşı finanse etmek için kullanabileceği ihracat gelirinden yaklaşık 36 milyar dolar kaybetmesine neden oldu. Ancak Moskova’nın başat ihraç ürününün son altı ay içinde varil başına 70-80 dolar civarına yükselmesiyle birlikte bunun etkisi azaldı. Analistler şu anda neredeyse hiçbir varil Rus ham petrolünün 60 dolarlık petrol fiyatı sınırının altında satılmadığı konusunda uyarıyor. Uzmanlara göre, işlemlerin yeterince izlenmemesi ve kurallara uymayanların cezalandırılmaması politikayı baltaladı ve Rusya’nın petrol geliri yeniden artmaya devam ediyor. Donovan, “Tavan fiyatın kendisi gerçekten tuhaf bir araç ve bunu uygulamak isteyen bir koalisyonun varlığına bağlı” dedi.

Moskova, ham petrolü Çin, Türkiye ve Hindistan gibi ülkelere göndererek rafine edilmesini ve daha sonra her ikisi de G7 fiyat sınırının bir parçası olan AB ve Birleşik Krallık’a satılmasını sağlayan açıklardan faydalanıyor. Petrolün kendisi aracılar tarafından taşındığı sürece, ne satıcı ne de alıcı aslında kuralları çiğnememiş oluyor

ABD Hazinesi Cuma günü Rusya’nın en büyük denizcilik şirketi ve filo operatörünün yanı sıra şirketin ilgilendiği 14 ham petrol tankerine yaptırım uyguladı. Yönetim bunun fiyat sınırlamasını daha etkili hale getireceğini çünkü Rusya’nın petrol satmasının daha pahalı olacağını ve gelirlerini azaltacağını savunuyor.

Adeyemo, bu adımların Rusya’yı varil başına 60 dolardan petrol satmaya devam etmeye ya da petrolü tavan fiyatın dışında ihraç etmek için kendi gemi ve finansal aracı ekosistemini yaratmaya yatırım yapmaya zorlayacağını söyledi. “Bizim bakış açımıza göre, tanker satın almak için yaptıkları yatırımlar, tank satın almak için harcayamayacakları paradır” yorumunda bulundu.

Yaptırımcılara karşı insanlar

Yaptırımlara maruz kalan pek çok Rus birey ve şirket bu durumdan kurtulmak için mahkemelere başvuruyor ve bazı durumlarda başarılı da oluyorlar – bu da hükümetleri utandırıyor ve yasal kaynaklarını harcamaya zorluyor. Bu durum, iyi personele sahip, aktif bir şekilde kovuşturma yürüten ve küresel erişime sahip köklü bir yaptırım rejimine sahip olan ABD’de daha az görülen sorundur. Ancak komşusu Kanada, çok daha az gelişmiş bir rejimle ve ABD’de çalışan yüzlerce kişiye kıyasla son yıllarda sadece çift haneli sayılara ulaşan küçük bir yaptırım ekibiyle bu zorluklarla giderek mücadele ediyor.

Kanada, sanayicilerden oligarklara kadar binlerce kişiyi kapsamlı yaptırımlarla hedef aldı. Ancak Rusya’nın en büyük mobil ağ operatörü MTS’ten, Putin’in bir zamanlar müttefiki olan ve Şubat 2022’den bu yana Toronto Havaalanı’nda indirilen el konulmuş bir kargo uçağının sahibi olan Volga-Dnepr’in kurucusu Aleksey Isaykin’e kadar herkes bu yaptırımlara mahkemede itiraz etti. Davacılar kendilerine sehven yaptırım uygulandığını savunurken, dayandığı kanıtlar konusunda şeffaf olmayan Ottawa bazı kişileri sessizce listeden çıkarmak zorunda kaldı. Başarılı davacılar arasında Rusya’nın en büyük özel bankasıyla bağlantılı bir milyarderin eski eşi, eski petrol ve bankacılık yetkilileri ve Sırp model ve pop yıldızı Aleksandra Melnichenko da yer alıyor. Yatına İtalya tarafından el konulan kocası Andrey Melnichenko, kısa bir süre önce yaptırımlara itiraz etmek üzere yeniden mahkemeye başvurdu.

Kanada geçtiğimiz Ağustos ayında iş adamı ve eski profesyonel bisikletçi Igor Makarov’u, milyarderin 2013’ten beri Rusya’da yaşamadığına ve vatandaşlıktan çıktığına dair kanıt sunmasının ardından listeden çıkarmıştı. Ancak Ottawa, vatandaşlık değişiklikleriyle ilgili bir yaptırım açığını kapattığı gibi aynı gün onu yeniden listeye aldı. Dışişleri Bakanlığı o dönemde “zengin oligarkların” vatandaşlıktan çıkmak için “giderek daha yaratıcı yollar” buldukları uyarısında bulunmuştu. Kanada Dışişleri Bakanlığı “Kanada, eylemleri uluslararası barış ve güvenliğin ciddi şekilde ihlaline yol açan yabancı devletlere, bireylere ve kuruluşlara karşı yaptırımların etkili bir şekilde uygulanması konusunda kararlıdır.”açıklamasıyla yaptırımların müttefikleriyle birlikte etkin olduğunu savundu.

Rus milyarderlerin ve aile üyelerinin avukatları da Avrupa Birliğinin Rusya’nın savaşında yataklık ettikleri iddiasını zayıflatmak için mahkemeleri kullanmaya çalıştılar. Metal işindeki iş adamı kralı Alisher Usmanov Şubat ayı başında bir davayı kaybetti. Net servetinin 20 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen Rus-Özbek asıllı Usmanov, aleyhindeki delillerin haber makalelerinden derlendiğini ve gerçek bir araştırmaya dayanmadığını savundu. Lüksemburg mahkemesi, AB’nin elinde alternatif araçlar olmadığını söyleyerek iddiaları reddetti. Kararda, “Üçüncü ülkelerde soruşturma yetkisinin bulunmaması halinde Birlik makamlarının değerlendirmesi kamunun erişebileceği aslında bilgi kaynaklarına dayanmalıdır” denildi. Diğer dört oligark da Avrupa Birliği’nin hükümetler arası kolu olan AB Konseyi’ne dava açarak blok içinde sahip oldukları, ellerinde tuttukları ya da kontrol ettikleri mal varlıklarını bildirme yükümlülüğüne itiraz ediyor. Bu kişiler, Konsey’in bu bilgileri talep edemeyeceğini ve sadece ulusal makamların bu konuda yasal yetkiye sahip olduğunu savunuyorlar.

SWIFT yeterli değil mi?

Geniş çaplı işgali takip eden günler ve aylarda Batı, en az 10 Rus bankasının SWIFT’e (Dünya Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Topluluğu) erişimini kesti. SWIFT esasen finans kuruluşlarının işlem bilgilerini iletmesini sağlayan bir mesajlaşma sistemi ve bankaların erişiminin kesilmesi Rusya’ya büyük bir darbe olarak değerlendirildi.

Ancak enerji işlemleriyle ilgili kilit roldeki bazı bankalar da dahil olmak üzere pek çok Rus bankası SWIFT’ten men edilmedi. Atlantik Konseyi’ne göre Rusya’nın 300’den fazla bölgesel ve küçük bankasının çoğunun hala SWIFT’e erişimi var ve bu da Rusya’nın ithalat ve ihracat için uluslararası ödemeler ve işlemler yapmasını sağlıyor. RUSI Europe’dan Keatinge, “Kapatmanın evrensel olmaması, Rus bankalarının SWIFT mesajlaşma hizmetlerinden yararlanmaya devam etmeleri için geniş bir alan bıraktı” dedi. Rusya alternatif arayışına girdi. Örneğin, Batı sistemlerine olan bağımlılığından çekinen Çin, SWIFT ile rekabet edebilmek için kendi bankacılık mesajlaşma sistemini tasarlamakla uğraşıyor. Henüz faaliyete geçmedi ama Ruslar ithalatlarını Çin yuanı ile ödüyorlar. Bir önceki yıl Çin yuanı ile ödenen ithalat yüzde 3 iken bu oran 2022’de yüzde 20’ye yükseldi. Dolayısıyla Batılı bankalarla görüşmesi yasaklandığında bile Rusya ithalat iştahını körükleyecek kanallar buluyor. De-SWIFTing’in dar kapsamı konusunda sıkıştırılan Biden yönetiminin üst düzey yetkilisi, uluslararası işlemlerde yer alan büyük bankaların önünün kesildiğini vurguladı. Yetkili, De-SWIFTing’in aynı zamanda Rus bankaları için hayatı zorlaştıran bir dizi Batı stratejisinden biri olduğunu söyledi. Ancak yetkili, küresel enerji fiyatlarını istikrarlı tutmanın bazı bankaların SWIFT erişimini korumasının önemli bir nedeni olduğunu “Stratejimiz her zaman şu olmuştur:Bu bağlamda Rus enerjisini satın almayı imkansız hale getirmeyelim, çünkü bunun ters etki yaratacağını düşünüyoruz” dedi. “Enerji fiyatlarını tavan yaptıracaksınız ve Rusya aslında bu enerji fiyatlarından faydalanacak. Dolayısıyla bu dengeyi kurmaya çalışıyoruz.” sözleriyle kabul etti. Batı’nın Rusya’ya karşı yürüttüğü stratejinin diğer unsurları gibi, SWIFT’in kaldırılmasının gerçek etkisinin anlaşılması da yıllar alabilir.

Nahal Toosi ve Ari Hawkins Washington’dan; Koen Verhelst Brüksel’den; Gabriel Gavin Erivan’dan ve Kyle Duggan Ottawa’dan bildirdi, Douglas Busvine Berlin’den ve Adam Behsudi Washington’dan katkıda bulundu.

Orijinal makale: The West tried to crush Russia’s economy. Why hasn’t it worked?

Total
0
Shares
Previous Post

Avrupalı Sosyalistler aşırı sağdaki yükselişle mücadele edecek fikirler için çabalıyor

Next Post

Macron: Tribünlerin büyük ustası

Related Posts