Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin NATO’ya Üyelik Tartışmaları: Stratejik Fırsatlar ve Jeopolitik Engeller (II)

Yusuf ERTUĞRAL

14-15 Mayıs 2025’te Antalya’da düzenlenecek NATO Dışişleri Bakanları gayriresmi toplantısı ve 24-25 Haziran 2025’te Lahey’de gerçekleşecek NATO Zirvesi, ittifakın stratejik yönünü belirlemede önemli bir eşik oluşturuyor. Önceki yazımızda, bu toplantıların Avrupa, ABD ve Türkiye için taşıdığı önemi, Ukrayna’ya destek, savunma harcamaları, siber güvenlik ve hibrit tehditler gibi ana gündem maddeleri üzerinden ele almıştık. Bu yazıda, aynı süreçte öne çıkan bir başka kritik meseleyi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) NATO’ya üyelik ihtimalini, stratejik fırsatlar ve jeopolitik engeller ekseninde analiz ediyoruz. Bu tartışma, ittifakın dayanışmasını sınama potansiyeliyle, Antalya ve Lahey gündemine yeni bir boyut katıyor.

ANALİZ

14-15 Mayıs 2025’te Antalya’da düzenlenecek NATO Dışişleri Bakanları gayriresmi toplantısı ve 24-25 Haziran 2025’te Lahey’de gerçekleşecek NATO Zirvesi, ittifakın stratejik yönünü belirlemede önemli bir eşik oluşturuyor. Önceki yazımızda, bu toplantıların Avrupa, ABD ve Türkiye için taşıdığı önemi, Ukrayna’ya destek, savunma harcamaları, siber güvenlik ve hibrit tehditler gibi ana gündem maddeleri üzerinden ele almıştık. Bu yazıda, aynı süreçte öne çıkan bir başka kritik meseleyi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) NATO’ya üyelik ihtimalini, stratejik fırsatlar ve jeopolitik engeller ekseninde analiz ediyoruz. Bu tartışma, ittifakın dayanışmasını sınama potansiyeliyle, Antalya ve Lahey gündemine yeni bir boyut katıyor.

GKRY’nin NATO’ya Üyelik İsteği: Arka Plan ve Motivasyonlar

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, uzun süredir NATO’ya üyelik konusundaki ilgisini dile getiriyor. 2004’te Avrupa Birliği’ne (AB) üye olan GKRY, NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında yer alarak bölgesel konumunu güçlendirmeyi hedefliyor. Özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerindeki rekabet, Türkiye ile devam eden gerilimler ve Rusya’nın bölgesel etkisine karşı bir denge arayışı, GKRY’nin NATO’ya yönelmesinin temel nedenleri arasında. Ayrıca, Ukrayna savaşının Avrupa’da güvenlik algısını değiştirmesi, GKRY’nin NATO üyeliğini bir acil ihtiyaç olarak sunmasına zemin hazırlıyor.

GKRY, NATO’nun Barış için Ortaklık (Partnership for Peace) programına katılma girişimlerinde bulunmuş, ancak bu çabalar, Türkiye’nin vetosu nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. Antalya toplantısı ve Lahey Zirvesi, bu tartışmaların yeniden gündeme gelmesi için bir platform oluşturabilir. Ancak, üyelik ihtimali, ittifakın mevcut dinamikleri ve özellikle Türkiye’nin tutumu nedeniyle karmaşık bir mesele olarak öne çıkıyor.

Avrupa’nın Perspektifi: Güvenlik ve Birlik Arayışı

Avrupa için, GKRY’nin NATO’ya üyeliği, Doğu Akdeniz’deki güvenlik mimarisini güçlendirme potansiyeli taşıyor. GKRY, AB üyesi bir ülke olarak, NATO-AB iş birliğini derinleştirme açısından stratejik bir köprü olabilir. Özellikle Fransa gibi ülkeler, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ve deniz güvenliği konularında GKRY ile yakın iş birliği içinde. NATO’nun bu bölgedeki varlığını artırması, Avrupa’nın Rusya ve diğer bölgesel aktörlere karşı daha sağlam bir duruş sergilemesine olanak sağlayabilir.

Ancak, Avrupa’nın GKRY üyeliğine desteği, ittifak içindeki fikir birliği ilkesine takılabilir. NATO’nun genişleme kararları, tüm üyelerin oybirliğini gerektiriyor ve Türkiye’nin bu konudaki vetosu, Avrupa’nın hevesini sınırlıyor. Ayrıca, bazı Avrupa ülkeleri, GKRY’nin üyeliğinin Türkiye ile ilişkileri daha da gerebileceğinden endişe ediyor. Bu nedenle, Avrupa, GKRY’nin NATO’ya entegrasyonunu desteklerken, Türkiye’nin endişelerini dengeleme yoluna gidebilir. Antalya toplantısı, bu hassas dengenin tartışılacağı bir zemin sunacak.

ABD’nin Bakış Açısı: Stratejik Çıkarlar ve Dengeler

ABD, GKRY’nin NATO üyeliğini, Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarlarını destekleme fırsatı olarak görebilir. Bölgedeki enerji kaynakları, deniz yolları ve Rusya’nın Suriye’deki varlığına karşı denge oluşturma çabaları, ABD için kritik öneme sahip. GKRY, NATO üyesi olduğunda, ABD’nin bölgedeki askeri ve istihbarat operasyonları için ek bir üs sağlayabilir. Örneğin, GKRY’deki İngiliz üsleri zaten NATO operasyonlarında kullanılıyor; GKRY’nin tam üyeliği, bu iş birliğini daha sistematik hale getirebilir.

Ancak, ABD için Türkiye’nin ittifak içindeki rolü vazgeçilmez. Türkiye, NATO’nun güneydoğu kanadında kilit bir müttefik ve Ukrayna’ya destek gibi konularda önemli bir ortak. GKRY’nin üyeliği, Türkiye’yi dışlayarak veya antagonize ederek ABD’nin bölgesel stratejisini riske atabilir. Bu nedenle, ABD, GKRY’nin NATO’ya entegrasyonunu desteklese bile, Türkiye ile GKRY arasında bir uzlaşı arayışına öncelik verebilir. Lahey Zirvesi, bu diplomatik manevralar için bir sınav olacak.

Türkiye’nin Pozisyonu: Kırmızı Çizgiler ve Diplomasi

Türkiye için, GKRY’nin NATO’ya üyeliği, Kıbrıs meselesinin çözümsüzlüğü bağlamında bir kırmızı çizgi. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanıyan tek ülke olarak, GKRY’nin uluslararası alanda meşruiyetini artırmasından endişe duyuyor. GKRY’nin NATO’ya üyeliği, Türkiye’ye göre, adadaki güç dengesini Rum tarafı lehine değiştirebilir ve KKTC’nin izolasyonunu derinleştirebilir. Ayrıca, Türkiye, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ve deniz yetki alanları konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle GKRY ile zaten gergin bir ilişki sürdürüyor.

Türkiye, geçmişte GKRY’nin NATO programlarına katılımını veto etmişti ve bu tutumunu sürdürmesi muhtemel. Ancak, Antalya toplantısı, Türkiye’nin bu meseleyi diplomatik bir koz olarak kullanabileceği bir platform sunuyor. Türkiye, GKRY’nin üyeliğine karşı çıkarken, NATO’dan kendi güvenlik önceliklerine (örneğin, terörizmle mücadele, Suriye’deki durum) daha fazla destek talep edebilir. Öte yandan, Türkiye’nin vetosu, NATO-AB iş birliğini zora sokabilir ve ittifak içindeki dayanışmayı sınayabilir. Lahey Zirvesi, bu gerilimin nasıl yönetileceğine dair ipuçları verecek.

Jeopolitik Engeller ve Olası Senaryolar

GKRY’nin NATO’ya üyeliği, teorik olarak ittifakın Doğu Akdeniz’deki varlığını güçlendirebilir, ancak pratikte ciddi engellerle karşı karşıya. İlk olarak, Türkiye’nin vetosu, üyelik sürecini fiilen imkânsız kılıyor. İkinci olarak, Kıbrıs meselesinin çözümsüzlüğü, GKRY’nin NATO’ya entegrasyonunu siyasi bir çıkmaza sürüklüyor. Üçüncü olarak, NATO’nun genişleme kararları, ittifakın iç uyumunu koruma gerekliliği nedeniyle zaten karmaşık bir süreç.

Olası senaryolar arasında, GKRY’nin tam üyelik yerine NATO ile sınırlı bir iş birliği modeline (örneğin, Barış için Ortaklık programına katılım) yönelmesi yer alıyor. Ancak bu bile, Türkiye’nin onayı olmadan gerçekleşemez. Alternatif olarak, NATO, GKRY meselesini Kıbrıs sorununun daha geniş bir çözümüyle ilişkilendirebilir, ancak bu, kısa vadede gerçekçi görünmüyor.

Sonuç olarak: Dengeler ve Sınamalar

Antalya toplantısı ve Lahey Zirvesi, NATO’nun yalnızca Ukrayna, siber güvenlik ve savunma harcamaları gibi acil krizlerle değil, aynı zamanda genişleme gibi stratejik meselelerle de yüzleşeceği bir süreç. GKRY’nin NATO’ya üyelik ihtimali, ittifakın Doğu Akdeniz’deki rolünü güçlendirme fırsatı sunsa da Türkiye’nin vetosu ve Kıbrıs meselesinin çözümsüzlüğü, bu hedefi zorlaştırıyor. Avrupa, ABD ve Türkiye, bu tartışmalarda kendi çıkarlarını korurken, ittifakın birliğini sürdürmek için hassas bir denge kurmak zorunda. Antalya’dan Lahey’e uzanan bu yol, NATO’nun yalnızca güvenlik politikalarını değil, aynı zamanda diplomatik esnekliğini de sınayacak.

Bu yazı, 14 Mayıs 2025 tarihinde Diyalog Gazetesi’nin günlük basılı yayında yayımlanmıştır.

Total
0
Shares
Previous Post

Antalya’dan Lahey’e: NATO’nun Stratejik Yol Haritası ve Türkiye’nin Rolü (I)

Related Posts