Rusya-Ukrayna Savaşı, uluslararası ilişkilerde liberal politikaların sınırlarını zorlayarak realist politikaların yeniden ön plana çıkmasına neden olmuştur. 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilan etmesi, güç mücadelesi, ulusal çıkarlar ve jeopolitik hesapları merkeze alan bir dönüşümü hızlandırmıştır. Batı, iş birliği ve entegrasyon odaklı liberal yaklaşımdan, caydırıcılık ve güç dengesine dayalı realist bir perspektife yönelmiştir. Avrupa, savunma bütçelerini artırarak ve enerji güvenliğini sağlayarak, ABD ise yaptırımlar ve NATO’nun canlandırılmasıyla liderliğini pekiştirerek bu değişime yanıt vermiştir. Savaş, yalnızca bölgesel bir kriz olmaktan öte, küresel sistemi etkileyen, çok kutuplu bir düzenin ortaya çıkışını hızlandıran ve güvenlik ile normatif değerler arasında dengeli bir yaklaşımı zorunlu kılan bir dönüm noktası olmuştur.
ANALİZ
Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya politikaları değişime uğramış ve liberal politikalar ön plana çıkmıştır. Soğuk Savaş döneminin getirdiği iki kutuplu dünya düzeni, ideolojik rekabet, askeri ittifaklar, silahlanma yarışı, bölgesel krizler, üçüncü dünya ülkelerinde nüfuz mücadelesi gibi politikalar yerini ekonomik karşılıklı bağımlılık, küresel iş birliği ve çok taraflılığın yer aldığı uluslararası ilişkiler stratejilerine bırakmıştır. Ancak Rusya ve Ukrayna Savaşıyla birlikte liberal politikalardan realist politikalara doğru evrilmiştir. Batı’nın Rusya’ya yönelik politikası, iş birliği ve entegrasyon odaklı liberal perspektiften, caydırıcılık ve güç dengesine dayalı realist perspektife nasıl evrildi?
Rusya’nın Ukrayna’ya 24 Şubat 2022’de savaş ilan etmesi, liberalist değerleri ciddi bir şekilde sınamıştı. Bu savaş; realist politikaların, yani güç mücadelesi, ulusal çıkar ve jeopolitik hesapların, yeniden uluslararası ilişkilerde söz konusu olacak şekilde evrilmesini sağlamıştı. Savaşı sadece bölgesel bir kriz olarak nitelememek gerekir. Savaş sadece bölgeyi değil, küresel sistemi de etkilemektedir. Ukrayna’nın stratejik konumu ve kaynakları sadece bölgesel değil küresel bir öneme de sahiptir. Ukrayna aynı zamanda Avrasya kapısı olarak da tanımlanır. Çünkü kara hakimiyeti, enerji ve elementler açısından kritik bir konumu vardır.
Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışma öncelikle bir kimlik çatışmasıdır. Bu durum, liberal iş birliği varsayımlarını geri plana itmiş ve klasik güç mücadelesini ön plana çıkarmıştır. Rusya, Ukrayna’yı ayrı bir ulus olarak görmez. Tarihsel açıdan kendi parçası olduğunu öne sürer. Oysaki Ukraynaca ve Rusça farklı diller olarak kültürel ayrışmayı gösterir, Galiçya’daki Uniat Kilisesi ise dini farklılaşmayı gösterir. Ancak Holodomor (1932- 1933) ve onun Sovyet dönemindeki Slavlaştırma idealleri, Ukrayna ve Kırım gibi bölgelerde kimlik travmalarına sebep olmuş ve kimi bölgelerde asimilasyon başarılı olmuştur. Örneğin; Ukrayna’nın doğusu Rus kültürünü daha çok benimsemektedir. Buradaki faktörler hem realist hem de liberalist politikalar açısından çok boyutlu bir perspektif sağlar.
Tarihsel bağlamda Rusya ve Ukrayna arasındaki problemler yeni değil, Kyivan Rus dönemine kadar uzanmaktadır. Kiev bölgesi, Kyivan Rus döneminde kültürel ve siyasi bir merkez olarak bölgede önemli bir mevkideydi. 1240 yılında gerçekleşen Moğol İstilası ile merkezi önem Moskova’ya geçmiştir. Daha sonralarında ise Kyivan Rus toprakları, Belarus, Rusya ve Ukrayna olarak yeniden şekillenmiştir. Yıllar sonra 18. yüzyılda Rus İmparatorluğu, Ukrayna topraklarını, Kırım da dahil olmak üzere işgal etmiştir. 1954’te ise Kırım, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne devredilmiştir. 20. yüzyılda Ruslaştırma politikaları, Ukrayna’nın kültürel ve dilsel kimliğini etkilemiştir. 1991’de bağımsızlığını kazanan Ukrayna, Budapeşte Memorandumu çerçevesinde nükleer silahlardan vazgeçmiş ve güvenlik garantileri almıştır. 2004 Turuncu Devrimi ve 2014 Maidan protestoları, Ukrayna’nın Batı yönelimini kuvvetlendirmiştir. Rusya’nın tarihsel güç arayışını ve güvenlik kaygılarını yeniden hareketlendiren 2014 yılında Kırım’ın ilhakıyla birlikte Donbas’taki ayrılıkçı hareketler olmuştur. Bu tarihsel süreçler, çatışmanın sadece bir toprak mücadelesi olmadığını, aynı zamanda kimlik, tarihsel travmalar ve güç dengeleri ile bağlantılı olduğunu göstermektedir.
Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel bir problemdir. Öyle ki Avrupa ve ABD politikalarını hem güvenlik hem de stratejik çıkarlar açısından değiştirmiştir. Avrupa politikalarını Almanya’nın 2.Dünya Savaşı sonrasında ilk kez savunma bütçesini arttırması, İspanya’nın donanmasını yenilemesi, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltması, ayrıca Avrupa sadece savunma önlemlerini fiziksel savaşlar için değil Rusya’nın savaş boyunca dezenformasyonu stratejik bir silah olarak kullanmasıyla birlikte Rus siber saldırılarına karşı güvenlik stratejilerini güçlendirerek önlemler almıştır. Aynı zamanda ABD’de yeni bir dünya savaşı çıkması ihtimaline karşılık çeşitli önlemler alınmıştır. Ukrayna’ya askeri destek sağlanması ve NATO’yu canlandırması ABD’nin küreselde gövde gösterisi yaparak liderin o olduğunu hatırlatma çabasıdır. ABD, Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlarla liberal söylemleri güç politikasıyla birleştirdi. Ek olarak, Rusya’yı sınırlamanın yanında Çin’e karşı yürütülen stratejik rekabeti de ön plana aldı. Rusya-Ukrayna Savaşı, Batı’nın baskın olduğu liberal uluslararası çizginin küresel model olarak geçerliliğini sorgulatmıştır. Çin’in yükselişiyle Küresel Güney’in artan etkisi ve ABD’nin tek başına liderliğinin sınırlılığı, çok kutuplu bir küresel sistemi gündeme getirmiştir. Küresel güçler, yalnızca Batı ekseninde değil, çok merkezli bir yapıda hareket etmek zorundadır. Bu yeni küresel sistemler, Batı’nın güvenlik ve stratejik çıkarlarını ön plana çıkaran realist yönelimi hızlandırmıştır.
Rusya Ukrayna Savaşı liberal ve realist yaklaşımların birlikte değerlendirilmesini zorunlu kılar. Karışık strateji hem güvenlik kaygılarını hem de uluslararası normları gözetir. Liberal araçlar, diplomasi ve müzakerelerle çatışmayı azaltmayı, uluslararası hukuku güçlendirmeyi, ekonomik yaptırımlar ve destek paketleriyle Batı değerlerini korumayı ve Ukrayna’nın demokratik kurumlarını desteklemeyi içerir. Realist araçlar ise güç dengesi ve caydırıcılıkla Rusya’nın saldırgan adımlarını sınırlamayı, provokatif hareketlerden kaçınmayı ve Ukrayna’nın nötrleşmesi veya güvenlik garantileri yoluyla Rusya’nın endişelerini hafifletmeyi kapsar. Realist perspektif, Rusya’nın eylemlerini güç ve güvenlik odaklı açıklar; Saldırgan Realizme göre devletler anarşik düzende güç kazanmak ve hayatta kalmak için ilerler. Kırım ve Donbas müdahaleleri ile 2008 Gürcistan müdahalesi, Moskova’nın bölgesel hegemonya çabalarının örnekleridir. Rusya’nın askeri kontrolünü Ukrayna’nın 1990’larda nükleer silahlardan vazgeçmesi ilerletmiştir. Liberal perspektif ise uluslararası iş birliği ve hukukun üstünlüğünü vurgular. Batı, diplomatik ve ekonomik araçlarla Rusya’yı dengelemeye çalışmış; BM (Birleşmiş Milletler), AGİT (Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı) ve NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) gibi kurumlar çatışmanın barışçıl çözümünde önemli konuma sahiptir. Kırım’ın ilhakı, uluslararası hukuka aykırı bir eylem olarak görülür; yaptırımlar ve Ukrayna’daki demokratik kurumların desteklenmesi, liberal normların uygulanmasına örnek teşkil eder.
Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte uluslararası ilişkilerde politika değişimleri ortaya çıkmıştır. Liberal politikaların sınırlarına gelinmiş ve realist politikalar ön plana çıkmıştır. Realist bakış açısında, güç, provokasyondan kaçınma ve güvenlik başlıkları söz konusuyken; liberal perspektifte, diplomasi, uluslararası normlar ve ekonomik yaptırımlar tartışmaları sınırlamada yönlendirici olarak değerlendirilir. Batı politikaları, savaş sebebiyle liberal ve realist araçları bir arada kullanacak şekilde değişmiştir. Avrupa, savunma kapasitesini arttırarak ve enerji güvenliğini sağlayarak realist önlemler alırken, ABD de yaptırımlar ve diplomasi yoluyla gücünü ve kurallarını koruyacak şekilde hedefler belirlemiştir. Burada Rusya-Ukrayna Savaşı’nın getirdiği sarsıntıyı anlamak önemlidir. Savaş küresel güç dengelerini yeniden yapılandırmış, Avrupa ve ABD politikaları, realist bir yönelimle güç ve güvenliği öncelikli kılmıştır. Küresel sistemin sürdürülebilirliği, çok merkezli yapıların, stratejik istikrarın ve çok taraflı iş birliği mekanizmalarının etkinliği ile yakından ilişkilidir. Kısacası, uluslararası ilişkilerdeki politikaların değişimi Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bir getirisidir. Değişen dünya dengeleri realist politikalar geçişin hızlanmasında kritik bir yol ayrımıdır. Bu bağlamda hem güvenlik hem de normatif değerler açısından dengeli bir yaklaşım, küresel düzenin istikrarı için temel bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır.
Referanslar:
Green, L. (2025, Mart 9). The Folly of Realism review: Alexander Vindman on how US got Russia wrong. The Guardian. https://www.theguardian.com/books/2025/mar/09/folly-realism-alexander-vindman
Costa, A. (2025, Temmuz 5). Strengthening EU defence won’t undermine the transatlantic alliance. Financial Times. https://www.ft.com/content/c8cca281-7190-4fbf-a657-eaa79bc93642
Walt, S. M. (2022, Nisan 13). The Ukraine war doesn’t change everything. Foreign Policy. https://foreignpolicy.com/2022/04/13/ukraine-war-realism-great-powers-unipolarity/
Berebon, C. (2023). Analysing the Russia-Ukraine conflict from liberal and realist perspectives. GNOSI: An Interdisciplinary Journal of Human Theory and Praxis, 6(2), 87–102. https://doi.org/10.29202/gnosi/6/2/6
Lo, B. (2023, Mart 2). The Ukraine effect: demise or rebirth of the global order? Lowy Institute. https://www.lowyinstitute.org/publications/ukraine-effect-demise-or-rebirth-global-order
Chauhdry, K., & Zaheer Ali, N. (2024). Theoretical decoding of Russia-Ukraine war: Realism vs liberalism. Remittances Review, 9(2), 2651–2680. https://doi.org/10.33282/rr.vx9i2.135
Abdumaminova, Z. ve Ayhan, N. (2024). Medyatik Mücadele: Kırım’ın İlhakı Üzerine Rusya ve Ukrayna Perspektifleri. Journal of Turkic Civilization Studies, 5(1), 21-49. https://dergipark.org.tr/tr/pub/jtcs/issue/85938/1481137
Çifci, O. (2024). Güvenlik paradigmasının dönüşümü ve 21. yüzyılda uluslararası güvenliğin yeni gündemi. Liberal Düşünce Dergisi, 29(113), 143–170. https://doi.org/10.36484/liberal.1335666