Almanya’nın Seçimi”: Siyasi Partiler ve Gelecekteki Türkiye Politikaları

Ronald MEİNARDUS

 

By Dr. Ronald Meinardus

 

Angela Merkel önümüzdeki parlamento seçimlerinde 16 yıllık iktidarının ardından iç politika sahnesinden ayrılıyor. Merkel’in siyasetin en önemli makamını bırakmasıyla bir dönem de sona eriyor. Bu vesileyle yurtiçinde ve yurtdışında gazeteler bütün zamanların en önemli Alman siyasetçisinin başarılarını değerlendiren kapsamlı yazılar yayınlıyor.

Bayan Merkel her zaman öngörülebilirlik ve istikrarı savunan biri olarak, büyük belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde iktidarın kumanda kolunu bırakıyor. Merkel’in gidişi, sadece iç politikayı değil, Avrupa siyasetini ve belki bundan da ötesini gözle görülür biçimde değiştirecek.

 

Almanya’da siyasetin nasıl devam edeceği konusunda şu anda büyük bir belirsizlik hâkim. Daha önce hiçbir seçim sonucu 26 Eylül 2021 seçimleri kadar öngörülemez olmamıştı. Bütün kamuoyu araştırmaları, seçimden sonra parlamentoda çoğunluk oluşmadan ve bir hükümet kurulmadan önce ciddi pazarlıklar yapılacağına işaret ediyor.

Seçim dönemlerinde dış politikanın siyasi gündemi belirlemesi olağan değildir. İnsanlar daha ziyade ekonomi politikalarıyla ve sosyal politikalarla ilgilidir, seçimlerin cüzdanına nasıl yansıyacağını bilmek ister. Son birkaç yıldır çevre politikaları ve iç güvenlik konuları da gündemin ilk sıralarında yer almaya başladı.

Öte yandan, içinde bulunduğumuz yıl çok çeşitli nedenlerle özel bir yıl. Birincisi, yakında ikinci yılını dolduracak pandeminin toplumsal yaşamı değiştirmiş olması. Bu dönemde hükümet pek çok kez insanların kişisel özgürlüklerine müdahale etmek zorunda kaldı. Gelecekte sağlıkla ilgili tehlikelerle nasıl başa çıkılacağı konusunda siyasi partilerin yaklaşımları çok farklı. Bir başka çok önemli konu da iklim değişikliği. Tıpkı Türkiye’de ve Güney Avrupa’da olduğu gibi Almanya’da da yaşanan bir doğal afet benzersiz bir yıkıma neden oldu. Bunu uluslararası siyasette bir felaket, Afganistan trajedisi izledi. İç savaşın devam ettiği bu Asya ülkesi, bir gecede gündemin tepesine yerleşti. Muhalefet – ama sadece muhalefet de değil- hükümeti ciddi hatalar yapmakla ve ihmallerle suçluyor. Buradaki temel mesele, Alman birlikleriyle omuz omuza çalışan ve tırmanan tehlike karşısında tamamı Almanya tahliye edilemeyen Afgan yerel çalışanlar.

Afganistan sorunuyla bağlantılı olarak Türkiye ile ilişkiler de önem kazandı. Bir kez daha Türkiye’nin sığınmacı sorunundaki rolü gündeme geldi. Berlin’deki yeni hükümet bu sorunu en kısa sürede ele almak zorunda kalacak.

Partilerin seçim programları

Siyasi partilerin seçim programları, en önemli siyasi aktörlerin Türkiye ve Türk-Alman ilişkileri hakkındaki görüşlerini çok iyi özetliyor. Seçim gününden çok önce kamuoyuna sunulan bu metinlerin, partilerin Türkiye politikası hakkında oldukça ayrıntılı bilgi verdiği söylenebilir. Almanya’da diğer demokrasilerden farklı olarak partilerin siyasi programlarına büyük önem atfedilir. Bu metinler, parti üyelerinin uzun müzakereler sonucunda geliştirdikleri ve partinin iktidara gelmesi halinde uygulayacağı politikalar açısından iyi bir rehber oluştururlar.

Siyasi gözlemcilerin ve şu anda işten başını kaldıramayan kamuoyu araştırmacılarının tahminleri, seçimden sonra Berlin’de iktidar değişikliği olacağı yönünde. Tek bir partinin mutlak çoğunluğu alamayacağı neredeyse kesin. İlgi, farklı koalisyon seçeneklerine yoğunlaşmış durumda. Almanya’da koalisyon olasılıkları, seçim ittifaklarının önemli bir rol oynadığı Türkiye’deki benzer tartışmalara oranla çok daha çeşitli.

Bu günlerde yoğun olarak tartışılan senaryoları aşağıda bulabilirsiniz. Alman basınında köşe yazıları –kelimenin tam anlamıyla- rengarenk. Siyasetçiler ve medya farklı koalisyon seçeneklerini betimlemek için partilerin sembolü olan renkleri kullanıyor: Siyah Hıristiyan Demokratları (CDU), kırmızı Sosyal Demokratları (SPD), sarı Liberalleri (FDP) ve –tabii- yeşil Yeşiller Partisini temsil ediyor.

Aynı renkler, farklı kombinasyonlarda kimi ülkelerin ulusal bayraklarında yer alan renkler.

Siyah- kırmızı- yeşille kurulacak bir “Kenya koalisyonunda” CDU/CSU, SPD ve Yeşiller yer alıyor.

Siyah- sarı- yeşille kurulacak bir “Jamaika koalisyonunda” CDU/CSU, FPD ve Yeşiller yer alıyor.

Siyah- kırmızı- sarıyla kurulacak bir “Almanya koalisyonu ise” CDU/CSU, SPD ve FDP’den oluşuyor.

Bu siyasi renk oyununun son durağı da “trafik lambası koalisyonu”. Bu koalisyon trafik ışıklarındaki kırmızı, sarı ve yeşil renklerden, yani SPD, FDP ve Yeşillerden oluşuyor.

Seçim tartışmalarında dikkati çeken bir başka husus da farklı koalisyon modellerinde- CDU/CSU ve FDP gibi kentsoylu partilerin koalisyon için uygun görmediği, yani “ortak olarak söz konusu olmayan” Sol Parti dışında- neredeyse bütün siyasi partilerin yer alması. Paletin en sağında “Almanya için Alternatif” (AfD) var. Liderinin aşırı sağcı yorumlarıyla sık sık gündeme gelen bu partiyle iş birliğine diğer partilerin hiçbiri yanaşmıyor. Koalisyon seçenekleri üzerine yürütülen tartışma bir taraftan da Alman siyasetinin olumlu bir özelliğini ortaya çıkarıyor: Ülkedeki bütün demokratik partiler iktidar ve nüfuz yarışına girdikleri rakipleriyle birlikte çalışmaya prensipte hazırdır.  Diğer birçok ülkede olduğu gibi -Türkiye bunlardan sadece biri- siyasi hayatı zehirleyen kutuplaşma sorunu bizde yok.Devamını okumak için…

 

Dr. Ronald Meinardus

 

 

Total
0
Shares
Previous Post

DergiPark AKADEMİK

Next Post

Fransa’da Bölgesel Seçimler Başkanlık Seçimlerinin Provası Olabildi Mi?

Related Posts