NATO’nun 2025’teki Stratejik Öncelikleri ve Almanya’nın Katkısı 

Ali Tamahkar

21. yüzyılın ilk çeyreğine girdiğimiz 2025 yılı itibariyle, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün (NATO) öncelikleri de değişmeye başlamıştı. Özellikle,  2022 Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna topraklarına başlattığı işgal harekatı sonucunda Dünya yeni bir döneme girmiş dolayısıyla da NATO’nun stratejik yaklaşımında da bir kırılma yaşanmıştır. Ancak bu değişimin arkasında sadece Rusya-Ukrayna Savaşı’nı aramak yanlış olduğu gibi bu stratejik değişimin kökenlerini iyi bir şekilde analiz etmek gerekmektedir. 

ANALİZ

Doğu ve Batı Almanya’nın 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılışının ardından birleşmesi ile beraber Almanya’nın Soğuk Savaş yıllarında Demir Perdenin ardındaki Doğu Bloğuna karşı kalkan görevi olma durumu ortadan kalkmıştır. Soğuk Savaş’ın bitimi ile de NATO, Doğu Avrupa’ya genişleme siyasetini uygulama alanı  bulmuş ve Almanya için Rusya’nın saldırgan  tehdidi ortadan kalkmıştır.  21. yüzyıl ile beraber NATO için bir kriz dönemi de Trump’ın ABD Başkanı olarak 2024 yılında tekrardan göreve başlaması olmuştur. Trump yönetiminin NATO karşısındaki tavırları Avrupa güvenliğini doğrudan zedelediği gibi NATO içinde farklı seslerin çıkmasını hızlandırmıştır. Trump’ın Avrupa’nın kendi başının çaresine bakmalı söylemi NATO’nun Avrupa’daki kolektif güvenliğine atılmış büyük bir darbe olarak görülebilir. Avrupa Birliği’nin en etkili devletlerinden olan Soğuk Savaş’tan günümüze kadar Almanya’nın bir refah devleti olması ve savunmasının çoğunu ABD kontrolüne  bırakmıştır. Ancak bu durum Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı savaş ile, Almanya NATO içinde daha fazla sorumluluk alabilir mi konusu gündeme gelmiştir. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş ile beraber bu savaşın Avrupa’ya sıçrama durumu karşısında Almanya’nın NATO’daki görevinin arttığı bir döneme mi giriyoruz sorusu akıllara gelmektedir. 

Çin’in Yükselişi ve Çok Kutuplu Dünya’nın Ortaya Çıkışı

Çin’in ekonomik olarak güçlenmesi 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütüne adım atması ile daha da hızlanmıştır. Çin’in sessiz yükseliş politikası sonucunda ekonomik ve askeri bir güç olarak uluslararası arenada kendine yer bulmuştur. 2025 yılına gelindiği Dünya’da ABD’nin hegemonyasının sona erdiğini birçok uzman iddia etmiştir ABD’ye göre, Çin’in askeri ve ekonomik açıdan kendini modernize etmesi ve Güney Çin Denizi’nde oluşacak krize fırsat oluşturmaktadır.  

Çin’in Almanya’daki şirketler yoluyla lobicilik faaliyetleri yürütmektedir. Alman sanayi devleri olan Volkswagen grubu Ceo’su  Herbert Diess Çin ile daha fazla iş birliği çağrısında bulundu. Çin’in Alman ticari piyasasındaki varlığı oldukça güçlü olmasa bile Avrupa’dan Çin’e yapılan ihracat ile tamamen Çin’e karşı bağımsız olduğunu söylememiz zordur.  Özellikle, Alman sanayi elitinin bu tavrı karşısında Pekin hükümeti Alman iş insanlarına baskı uygulamaktadır( Concordiam, 2022: s.49). Çin’in yumuşak gücünü kullanarak AB piyasasına girmesi, Alman ekonomisine zarar verme ihtimalini görmezden gelemeyiz. 

NATO’nun 2030 Raporu 

NATO’nun 2030 yılı için hazırladığı rapor, Dünya’da çok kutupluluğun arttığı bir dönemi işaret etmektedir.  Bu çok kutupluluğun oluşmasında, Çin’in yükselişi ve Rusya’nın saldırgan tutumu etkili olduğu ifadelerine yer verilmiş ve yeni teknolojilerin olası yıkıcılığından bahsedilmiştir. Raporda, NATO müttefiklerinin jeostratejik çevreyi değiştirecek adımlar atması gerektiği belirtilmiştir. Bu atılacak adımlara göre, Rusya karşısında diyalog ve caydırıcılık yönünde bir denge kurulması gerektiği belirtilmiş. NATO’nun için bir diğer tehdit unsuru olan Çin’in, Pasifikte saldırgan politikaları karşısında müttefiklerin bir harekat alanı bulması gerektiği açıklanmıştır. Çin’in 2030 yılına kadar teknolojik gelişiminin iyi değerlendirilmesi kararlaştırılmıştır(Dembinski ve Spanger 2025: s. 18).

Bir diğer nokta ise NATO üyeleri arasında Ukrayna’nın örgüte olan üyelik konusu olmuştur. NATO üyeleri arasında Ukrayna’nın savaşı kaybetmemesi yönünde bir konsensus vardır. Bu konsensus NATO üyeleri arasında Ukrayna’dan sonra diğer Doğu Avrupa devletleri olabileceği yönünde bir tehdit algısı olabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Ukrayna’nın NATO’ya katılımını 2023 yılında Vilnus zirvesinde gerçekleşen kararla beraber sıcak çatışmanın son aşamasında gerçekleşebileceği belirtildi. Almanya ve ABD’nin çekinceleri nedeniyle alınan kararlar Ukrayna’nın NATO üyeliği mevzusundan öteye geçemediği görülmektedir. Ancak Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda müttefikler arasında da birlik olamadığı gibi tam anlamıyla ortak konsensus sağlanamamıştır.

Almanya’nın Stratejik Önceliklerinde Değişim ve Günümüze Yansıması

Almanya’nın yedinci şansölyesi olan Gerhard Schröder yönetiminde Alman güvenlik siyaseti ve NATO karşısındaki tavrında derin bir değişim söz konusu olmuştu.  Bu dönem ile, Almanya ABD’nin karşısında Avrupa Birliği’nin güvenliğini önceleyen bir yaklaşım benimsemeye başlamıştı. Bu yaklaşım, Birleşik Almanya içerisinde oluşan yeni söylemin bir uzantısı olduğunu ve uluslararası sistemde kendine yer arayan bir Almanya olduğunu belirtmek gerekmektedir. Almanya’nın uluslararası arenada daha aktif bir politika üretmesi üç olay ile başlamıştır. Birincisi, NATO’nun Kosova müdahalesi, ikincisi ABD’nin Irak’ı işgali ve son olarak da ABD’nin Afganistan operasyonu şeklinde özetlenebilir. Bu üç olayda Avrupa Birliği’nin kararsız tutumu Almanya’ya göre ABD, AB’nin görüşlerini dikkate almadan hareket etmektedir(Gotkowska, s.2).

2021 yılında gerçekleşen koalisyon anlaşmasında Almanya NATO’nun vazgeçilmez bir örgüt olduğunun altını çiziyor ve Transatlantik güvenliği için eşit bir şekilde yükün paylaşılmasını savunan bir yapı olarak kabul ediyordu.  Almanya 2023 yılında NATO Mukabele Kuvveti’nin önde gelen  devleti olmuş ve bir kriz anında 2 ile 7 gün içerisinde hazır olması beklenmekteydi. Ancak bir diğer noktada silah tedarik konusunda Almanya, Rusya’nın agresif tutumları karşısında Ukrayna’ya hızlı silah tedarikinde ciddi çekinceleri vardı. Almanya’nın bu çekincesine örnek olarak Şansölye Scholz vurgulamış olduğu üzere Almanya bu çatışmanın bir parçası olmayacağı konusuydu. 2023 Ocak ayına kadar Almanya iç siyasetini meşgul eden Ukrayna’ya silah tedariki konusu Alman toplumunda hala tartışmalar sürmektedir(Broemel, 2024: s. 16-7).

AB ülkeleri arasında da Transatlantik ittifakında oluşan çatlaklarla ilgili ciddi çekinceleri vardır. AB’nin ABD’nin NATO’dan çekilme ihtimali karşısında ABD’yi tekrardan NATO içinde tutmalı mı soruları akıllara getirmektedir. AB ülkeleri ABD olmadan Rusya’nın saldırgan tutumunu elimine edecek güce sahip olamadığı gibi ABD ile ortak noktada buluşması gerekeceğini belirtmek gerekmektedir. 

2023 Alman Savunma Bakanlığı raporuna göre; Almanya’nın Soğuk Savaş döneminden kalan NATO ve müttefiklerinin Batı Avrupa’yı koruma görevinin sona erdiği belirtilmekte ve Bundeswehr’ın kendi görevini ifa etme zamanının geldiği ifade edilmektedir. Raporun devamında, Almanya’nın ekonomik bir güç olduğu ancak buna rağmen Almanya’nın çeşitli zorluklarla karşılaştığı ifadelerine yer verilmiştir. Almanya’nın askeri operasyonel gücünün çok yeterli olmadığı belirtilmekte fakat bu askeri gücün birkaç sene de toparlanamayacağıdır(Federal Ministry of Defence: 2023: s. 9-10). 

Almanya’ya göre, kollektif savunma konseptinde her müttefik devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Almanya’nın AB Ortak Savunma ve Güvenlik Siyasetindeki katkıda bulunacağı ifade edilmiştir. Almanya’yı ve müttefiklerini savunma için ciddi bir hazırlığın yapılması gerektiği ve bu hazırlığın barış döneminde de bir caydırıcı unsur olduğu görülmektedir. Ulusal ve kollektif güvenlik için gereken unsurlardan bir diğeri de nükleer caydırıcılıktır. Öte yandan, Alman savunma sanayisinin tekrardan güçlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ve Almanya’nın savunma sanayisini genişletmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bundeswehr’ın savunma kapasitesinin arttırılması sonucunda Avrupa’nın savunmasında önemli bir rol oynayacağı mümkün görünmektedir. Avrupa’daki diğer müttefik devletlerinde desteklenmesi Almanya’nın stratejik konseptinde bir diğer geçen konu olmuştur. Almanya için AB’nin komşularında çıkabilecek bir istikrarsızlık durumu Avrupa güvenliği için bir tehdit olduğu belirtilmiştir( s. 13-7) Almanya’nın uluslararası sistemine vereceği katkı Bundeswehr’ın güçlendirilmesinden geçmekte olduğu görülmektedir. Alman Bundeswehr’in önceliği olan uluslararası krizleri engelleme ve yönetimi raporda kendine yer bulmuştur. Bundeswehr  ilk olarak Birleşmiş Milletlere, AB ve NATO şemsiyesi altında gerçekleştireceği operasyonlar Almanya’nın uluslararası örgütlerle iş birliğini vurgulanması açısından önemlidir(Federal Ministry of Defence, 2023: s. 17). 

Almanya’nın savunma sanayi altyapısını yenilemesi gerektiği belirtilmiş  Almanya’nın ulusal ve kollektif savunması için silah alım anlaşmalarının yapılması gerektiği ve savunma bütçesinin arttırılması yönünde bir çalışmanın yapılması raporun öneri kısmında geçmektedir. Bundeswehr’ın ihtiyacı olduğu ekipmanların temini için Alman savunma sanayinin çalıştırılması önemlidir.  Aynı zamanda, 4.0 inovasyon  ağının hızlı bir şekilde modernizasyonu gerektiğini ifade etmek gerekmektedir. Alman savunma sanayinin hızlı bir şekilde harekete geçmesi sonucunda NATO müttefiklerinin ihtiyacı olan  mühimmat ve silahların temini sağlanacaktır. Uluslararası silah şirketlerinin NATO ve AB ile uyumlu bir şekilde çalışması gerekliliği oldukça dikkate değerdir (Federal Ministry of Defence, 2023: s. 30-3). 

2025 Hague NATO Zirvesi ve NATO’nun Öncelikleri 

24 ile 25 Haziran 2025 tarihinde toplanan NATO’nun yıllık zirvesi Hollanda’nın Hague şehrinde toplandı. Bu Zirve’de Dünya’nın daha tehlikeli ve güvenliğimiz için kritik bir dönemde bulunulduğu belirtildi. Ayrıca, NATO Zirve’sinde alınan karara göre, Trump’ın daha önce belirttiği üzere müttefiklerin GSMH’larının askeri harcamalarında yüzde 5’e kadar arttırmayı taahhüt de bulunmayı kararlaştırmışlardı( NATO, 2025).

Sonuç

Soğuk Savaşa kadar NATO’nun, Federal Almanya’nın topraklarını savunması gerektiği düşüncesi 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekatını başlatması ile büyük bir kırılma anı yaşanmıştır.  Bu kırılma anı ve 2024 yılında ABD’de  göreve başlayan Donald Trump’ın Avrupa kendi çaresine bakmalı söylemi Almanya’nın stratejik önceliklerini değiştirmiştir. Alman ekonomisinin, savunma sanayine yapacağı yatırımlar sonucunda NATO’da ve AB’de önemli bir savunma sanayi merkezi olması mümkün görünmektedir. 2030 NATO raporuna göre; Dünya’da artan krizler ve Rus-Çin yakınlaşması ile, NATO devletleri olası bir savaşa hazırlanmaları için savunma sanayilerini geliştirmeye ihtiyaçlarının olduğudur. Almanya’nın kollektif savunmaya vereceği katkı Bundeswehr’ın teknolojik olarak tekrardan modernize edilmesi ve Alman savunma sanayinin çarklarının çalıştırılmasından geçmektedir. 

Total
0
Shares
Previous Post

Tariffs Return: Von der Leyen’s Test in a Fractured Atlantic

Next Post

Rusya-Ukrayna Savaşının Almanya’nın Enerji Politikalarına Etkisi

Related Posts