İsveç ve Finlandiya, Avrupa Birliği’nin ticari cazibesini kazanmasını istiyor

Arda AKGÜL

BY CAMILLE GIJS

İskandinav ülkeleri Brüksel’i ticaret anlaşmaları yapmaya ve bunları çevre gündemine bağlamamaya çağırıyor.

Bloğun en ateşli iki serbest ticaret ülkesi İsveç ve Finlandiya, Avrupa Birliği’nin ticaret politikasını, çevreyi kurtarmak için değil, ekonomik ağırlığını yeniden ortaya koymak için kullanması gerektiğini düşünüyor. Ticaret anlaşmalarında ilerleme kaydedilmemesinden ve Brüksel’de korunmacı bir zihniyetin giderek daha fazla hakim olmasından dolayı hayal kırıklığına uğrayan bu iki ülke, Avrupa Birliği’nin ticari cazibesini geri kazanmasını ya da uluslararası ilgisizliğe daha fazla kayma riskini göze almasını istiyor. Avrupa’nın anlaşma yapma süreci, 2016’da Kanada ile dönüm noktası niteliğinde bir anlaşmaya imza attığı ve 2017’de Japonya ile görüşmeleri tamamladığı en parlak döneminden bu yana geriye düşmüş denilebilir. Fransa gibi daha korunmacı ülkelerin artık ticaret politikasını, gıdadan Çin’den gelen yeşil teknolojiye kadar bir genişlikte ucuz ithalatı kısıtlamak için bir silah olarak kullanmak istemeleri serbest ticaret yapan ülkelerin şikayetini oluşturuyor. POLITICO tarafından incelenen bir tartışma belgesinde, iki İskandinav ülkesi Avrupa Birliği’nin daha savunmacı ve kısıtlayıcı ticaret politikasından yakınıyor ve bunun sonucunda Avrupa Birliği’nin ekonomik ağırlığının diğer ticari güçlere göre azaldığından yakınıyor. Cuma günü ticaret diplomatları tarafından gayrıresmi olarak tartışılan belgede Avrupa Birliği, ticaret ortaklarımız tarafından ekonomik açıdan daha az ilgili ve daha savunmacı bir aktör olarak görülme riskiyle karşı karşıya görülüyor.

Stockholm ve Helsinki bu eğilimi tersine çevirmek ve AB’nin uluslararası ticaret ve düzenleyici politikada önde gelen oyunculardan biri olarak konumunu korumak için ticaret politikamızda yeni bir denge ve hırs düzeyi bulma konulu mesajlarını Perşembe günü Brüksel’de bir zirve için toplanan Avrupa Birliği liderlerinin, eski İtalya Başbakanı Enrico Letta’nın Avrupa Birliği Tek Pazarında rekabet gücünün nasıl arttırılabileceğine ilişkin ayrıntılı raporunu inceledikleri sırada verdi. Letta’nın 147 sayfalık raporu dış ticaret konularına sadece değinmekle yetindi.

Ödül ve ceza

Ursula von der Leyen’in Avrupa Komisyonu Başkanlığı dönemi sona ererken, ticaret anlaşmaları konusundaki mirası, “kaçıp gidenlerin hikayesi” olarak şekilleniyor.

Mercosur, Endonezya ya da Hindistan gibi ticaret ortakları, Fransa’nın başını çektiği daha korunmacı üye ülkelerin emriyle Avrupa Birliği’nin anlaşmalara eklemek istediği karbon vergisi ya da ağaçsızlaştırma düzenlemesi gibi çevresel koşullamalara karşı çıktılar.

(Ç.N.: Mercosur Bloğu, Güney Amerika ortak pazarına verilen ve Arjantin, Brezilya, Uruguay, Paraguay ve Venezuela’yı içine alan 1991’deki Asunsiyon Anlaşması ve Ouro Preto Protokolü ile kurululmuş bloktur.)

Rapora göre bu araçlar Avrupa Birliği’nin ticaret anlaşmaları müzakere etme ve üçüncü ülkelerle ortaklıklarını derinleştirme kabiliyeti üzerinde olumsuz bir etkiye sahip.

İki İskandinav ülkesi Avrupa Birliği’nin alet çantasında sopanın yanı sıra havuç da bulunmasını, yani ticaretin diğer politika hedefleri için kullanılmasına son verilmesini ve olumlu teşviklere ve piyasa odaklı çözümlere daha fazla dayanılmasını istiyor.

Stockholm ve Helsinki tarafından ortaya atılan bir diğer fikir de Hint-Pasifik CPTPP (Comprehensive and Progressive Agreement for Trans-Pacific Partnership/Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma) ticaret bloğu ve Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki IPEF (Indo-Pacific Economic Framework/Hint-Pasifik Refah için Ekonomik Çerçeve) gibi ticaret blokları da dahil olmak üzere Asya-Pasifik bölgesi ile bağları derinleştirmektir.

Daha tartışmalı olanı, Çin’in de üyesi olduğu bir serbest ticaret anlaşması olan RCEP’ye (Regional Comprehensive Economic Partnership/Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) yönelme niyetidir. Brüksel’in tedarik zincirlerini Pekin’e karşı riskten arındırmak niyetinde olduğu bir dönemde, bunun Avrupa Komisyonu’nun iyi karşılaması pek olası değildir. Üç sayfalık makalede pazara erişim ve kuralların geliştirilmesi alanında son dönemde kaydedilen ilerlemelerin çoğu Asya-Pasifik bölgesel anlaşmaları (CPTPP, RCEP, IPEF) bağlamında gerçekleştiği, Avrupa Birliği’nin ikili bir yaklaşım benimsediği, Avrupa Birliği, şirketlerinin Asya-Pasifik bölgesel pazarlarına ve değer zincirlerine erişimini en üst düzeye çıkarmak istiyorsa, bu yaklaşımın yeniden düzenlenmesi gerektiği belirtiliyor.

Orjinal Makale: The EU needs to get its trade mojo back, say Sweden and Finland  

Photo: Ursula von der Leyen’in Komisyonu’nun görev süresi sona ererken, ticaret anlaşmalarına ilişkin mirası, kaçanların hikayesine dönüşüyor. | BAGUS INDAHONO/EPA-EFE

Total
0
Shares
Previous Post

Germany’s China Strategy: A Balanced Approach and New Challenges

Next Post

🌍 Gönüllü Araştırmacılar Aranıyor! 📚

Related Posts